Taksirle Öldürme Suçu TCK 85 Aras Hukuk Bürosu tarafından sunulan bu makalemizde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 85. maddesinde düzenlenmiş olan taksirle öldürme suçu özel olarak incelenecektir.
Taksirle Öldürme Suçu TCK 85 Nedir?
Taksirle öldürme suçu Türk Ceza Kanunu’nda “Hayata Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmiştir. Bu düzenlemeyle kişinin en temel hakkı olan “yaşama hakkı” koruma altına alınmıştır. TCK’da kastın esas olması, taksirin istisnai olmasından dolayı, taksirle işlenen suçların ayrıca düzenlenmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır.
TCK 85- (1) Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Taksirle Öldürme Suçu TCK 85 Maddi unsurları
A. Fail ve Mağdur
Bu suçun faili veya mağduru olabilmek için herhangi bir özel statü yoktur. Herkes bu suçun faili ya da mağduru olabilir.
B. Fiil, Netice ve Nedensellik Bağı
Taksirle öldürme suçu hareket bakımından bir özellik göstermez. Herhangi bir hareketle işlenilebilen bir suçtur. Taksirle öldürme suçunda davranış icrai ya da ihmali olabilir.
Failin sorumluluğundan bahsedilebilmesi için fiil ile netice arasında nedensellik bağının bulunması gerekir. Failin taksirli davranışı olmasaydı netice gerçekleşmeyecekti diyebiliyorsak, failin davranışı netice bakımından olmazsa olmaz koşul ise nedensellik bağı vardır.
İhmali hareket bakımından nedenselliğin tespitinde ise neticeyi önleme konusunda hukuksal yükümlülük altında bulunan kişi, icra hareketinde bulunmuş olsaydı dahi, yine de netice gerçekleşebilecekti diyebileceğimiz durumlarda, failin bu neticeden dolayı herhangi bir sorumluluğu yoktur.
Taksirli suçlarda nedensellik bağı yanında objektif isnadiyette mevcut olmalıdır. Failin özen yükümlülüğüne uygun davranması durumunda netice gerçekleşmeyecekti denebiliyorsa netice faile isnat edilebilir. Özen yükümlülüğüne uygun davranıldığı takdirde neticenin öngörülebilir olup olmadığı incelenir. Örneğin, bir sürücünün aracıyla yayaya çarptığı varsayımında sürücü yükümlülüğüne uygun davranmış olsaydı bile yine de B’ye çarpacaktı diyebiliyorsak, netice sürücüye isnat edilemez. Dolayısıyla, sürücü bakımından sorumluluk doğmaz.
Taksirle Öldürme Suçu TCK 85 Manevi Unsurları
Türk Ceza Kanunu’nda taksir “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi” şeklinde tanımlanmıştır. Bu anlamda taksir failden öngörmesi beklenilen neticeleri öngörmemesi veya öngörmesine rağmen neticeyi gerçekleştirmesidir.
Taksirin iki temel unsuru vardır. Bunlar dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık ve neticenin öngörülmemiş olmasıdır.
A. Dikkat ve Özen Yükümlülüğü
Hukuk düzeni, kişilere özen yükümlülüğü getirmiştir. Neticenin öngörülememesi sebebiyle neticenin gerçekleşmesi hususunda taksirin varlığının kabulü için özen yükümlülüğüne aykırılık unsurunun gerçekleşmiş olması gerekir. Dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlali halinde taksir söz konusu olur.
Dikkat ve özen yükümlülüğü objektif kriterlere göre belirlenir. Failin gerekli dikkat ve özeni göstermesi halinde ya da fail gerekli dikkat ve özeni göstermiş olsaydı dahi neticenin meydana gelmesi kaçınılmaz olacak idiyse taksirin varlığından bahsedilemez. Neticenin meydana gelmesi, dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlalinin sonucu olmalıdır.
B. Öngörülebilirlik
Dikkat ve özen yükümlülüğünün yerine getirilmesi ancak neticenin öngörülebilir olduğu durumlarda beklenilebilir. Neticenin öngörülebilir olup olmadığı belirlemesinde ise fail sübjektif bir değerlendirmeye tabi tutulur. Buna göre, öngörebilme failin özelliklerini taşıyan bir kişi esas alınarak belirlenecektir. Yani failin özelliklerini taşıyan bir kişi somut olayda hareketinin sonuçlarını tahmin edebilecek durumda ise öngörebilme vardır. Netice öngörülebilir değilse, özen yükümlülüğüne aykırı davranışın değil, tesadüfün olduğu kabul edilir ve bu netice faile objektif olarak isnat edilemez. Netice öngörülebilir ise bu durumda failin gerekli tedbirleri alıp almadığı araştırılarak özene aykırılık değerlendirilir. Örneğin, aracıyla trafiğe katılan bir sürücünün bir yayaya çarpması ve yaralaması öngörülebilir bir neticedir. Sürücünün önüne bir yaya çıktığında ona çarpmadan arabayı durdurabilecek şekilde hızını ayarlaması beklenir.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 21.05.2012 tarih ve 2011/19317 Esas, 2012/12647 Karar sayılı kararında,“Gizli buzlanmanın olduğu kaygan yolda aracının direksiyon hakimiyetini kaybederek şaranpole yuvarlanıp takla atması sonucu D.K.nin ölümüne ve kendisinden şikayetçi olmayan İ.S, Ö.K ve E.K.nın basit tıbbi müdahale ile giderilebilir derecede yaralanmalarına neden olan sanığın eyleminde bilinçli taksirin unsurlarının bulunmadığı”şeklinde hüküm kurmuştur. Buna göre, somut olayda gizli buzlanmanın fail tarafından öngörülebilir olmadığı ve dolayısıyla bilinçli taksirin oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
C. Bilinçli Taksir ve Bilinçsiz Taksir Ayrımı
Tehlikelin ya da neticenin meydana gelmesinin öngörülebilirliği bakımından taksirin iki farklı görünüm şekli ortaya çıkar. Netice, öngörülebilir olduğu halde öngörülmemiş ise bilinçsiz taksir(m.22/2); öngörülmüş ve fakat istenmemiş ise bilinçli taksir(m.22/3) söz konusu olur. Bilinçli taksirde tehlike öngörülür, fakat neticenin meydana gelmeyeceğine güven duyulur. Fail, tehlikeyi müşahade etmesine rağmen ya bu tehlikeyi azımsamakta ya kendi yeteneğini abartmakta ya da şansına güvenmekte olduğundan neticenin gerçekleşmeyeceğine güvenmektedir. Bilinçsiz taksirde ise neticenin gerçekleşme tehlikesi hiç öngörülmemiştir. Öngörmeme ise gerekli dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılığın tabii sonucu olarak ortaya çıkar.
Bilinçli taksir söz konusu olduğunda verilecek ceza TCK m.22/3’te gösterilen oranda arttırılır.
Trafik kazalarında Yargıtay, salt hız sınırının aşılması nedeniyle kazaya sebebiyet verilmesinde bilinçli taksir hükümlerini uygulamaktadır. Alkollü araç kullanımlarında ise, yasal promil sınırının aşılması durumunda bilinçli taksir hükümlerini uygulamaktadır. Yine, sürücü belgesiz araç kullanmak ve kırmızı ışık ihali nedeniyle gerçekleşen kazalarda bilinçli taksir hükümleri uygulanmaktadır.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 29.06.2022 tarih ve 2020/4347 Esas, 2023 / 5225 Karar sayılı kararında,“1.00 promilden fazla alkol miktarı güvenli sürüş yeteneğini ortadan kaldıracağından, bilinçli taksir hükümlerinin uygulanması gerektiğinin kabul edildiği, somut olayda sanığın kazadan yaklaşık 9 dakika sonra yapılan ölçüm sonucuna göre 0,87 promil alkollü olduğunun tespit edildiği dikkate alındığında, sanık hakkında bilinçli taksir koşullarının oluşmadığı gözetilmeksizin, eylemin bilinçli taksirle işlendiğinin kabulü”yönünde hüküm kurumuştur.
Kanunun 22. maddesinin 4. fıkrasına göre taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir. Bu madde somut cezanın belirlenmesinde esas alınır. Mağdurun kusurunun varlığı müterafik kusur gereğince failin ceza tayininde hafifletici neden oluşturur. O halde, somut olayda mağdurun da kusuru mevcutsa failin cezası alt sınırdan belirlenir.
Suçun birden fazla kişi tarafından işlenmesi söz konusu olabilir. Bu durumda kanunun 22. maddesinin 5. fıkrası gereğince her fail ayrı ayrı kendi kusuru oranında sorumlu tutulur.
C. Cezalandırılmaya Engel Olan Şahsi Sebepler
TCK’nın 22. maddesinin 6. fıkrasında “Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir halinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Hükme göre şahsi cezasızlık sebebi failin kişisel ve ailevi durumunu ciddi bir biçimde etkileyecek nitelikte olması gerekir. Bu etki o kadar yoğundur ki failin artık cezalandırılmasına gerek yoktur. Zira fail aynı zamanda mağdur durumuna düşmektedir.
Failin cezalandırılmasına engel teşkil eden sebep, her somut olayın özelliğine göre ayrı ayrı değerlendirilir. Gerçekten failin cezalandırılmasını gereksiz bırakacak mağduriyetin oluşup oluşmadığı araştırılmalıdır. Fakat, bu hususta somut bir kriter mevcut değildir.
Cezalandırılmaya engel olan şahsi sebebin varlığı yanında fiil bilinçli taksirle işlenmişse, artık ceza verilmemesine hükmedilmez. Bu halde, madde hükmüne göre verilecek ceza sadece indirilir.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 07/07/2021 tarih, 2019/ 11704 Esas, 2023 / 5597 Karar sayılı kararında, “Failin kusuru, meydana gelen zararın ağırlığı, suçun işleniş biçimi ile suçun işlendiği yer ve zaman nazara alınmak suretiyle aynı Kanunun 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerekirken, tamamen kusurlu olarak meydana getirdiği kaza sonucu bir kişinin ölmesi ile bir kişinin nitelikli şekilde yaralanmasına neden olan sanık hakkında, adalet ve hakkaniyet kuralları uyarınca cezada orantılılık ilkesi gözetilerek alt sınırdan daha fazla uzaklaşmak suretiyle ceza tayini gerekirken…” hükmedilmiştir.
Suçun Özel Görünüş Biçimleri
A. Teşebbüs
Teşebbüs Türk Ceza Kanunu’nun 35. maddesinde düzenlenmiştir. Kişinin işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamamasıdır. Bir suç işleme kararı vardır. Fail, suç işleme kararı kapsamında icrai hareketlere başlamış ve fakat elinde olmayan sebeplerle tamamlayamamıştır. Ancak, kasıtlı suçlarda bir suç işleme kararının varlığından söz edilebileceği için mahiyeti itibariyle taksirli suçlarda teşebbüs mümkün değildir.
B. İştirak
İştirak, suç konusu fiilin birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi ve her birinin ayrı ayrı fail olarak sorumlu olmasıdır. İştirak, bir suç işleme amacı doğrultusunda suça katılma iradesi gerektirir.
Taksirli suçlarda suç işleme kastı olmadığından suça iştirak da söz konusu olmaz. TCK madde 22/5 hükmü gereğince herkes kendi fiilinden sorumlu olur.
C. İçtima
TCK’nın 85. maddesinin ikinci fıkrasına göre fiilin birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması halinde failin iki yıldan on beş yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmasını öngörmektedir. Bu hükümde özel bir içtima hali öngörülmüştür. Bahsi geçen yaralama için herhangi bir derece öngörülmemiş olup basit tıbbi müdahaleyi gerektiren taksirli yaralamada da uygulanır.
Hüküm uygulanabilmesi için birden çok neticeye tek bir taksirli fiil sebep olmuş olmalıdır.Tek bir fiil sonucunda aynı hükmün birden fazla ihlal edilebilmesi mümkünken farklı hükümlerin ihlal edilebilmesi de mümkündür.
Muhakeme
Taksirle öldürme suçu şikayete bağlı suçlardan değildir. Re’sen kovuşturulur.
Taksirli bir hareket sonucunda bir kişinin ölümüne, başka bir kişinin yaralanmasına sebep olunmuşsa, yaralama suçunun mağduru açısından şikayet koşulunun gerçekleşmemesi durumunda ne olacaktır?
TCK m.89/5 “Taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır. Ancak, birinci fıkra kapsamına giren yaralama hariç, suçun bilinçli taksirle işlenmesi halinde şikâyet aranmaz.” hükmü uyarınca yaralamanın şikayete bağlı olduğu durumlarda bu nitelikli halin uygulanması açısından da şikayetin varlığı gereklidir.
Görevli mahkeme madde 85/1 bakımından Asliye Ceza Mahkemeleri; madde 85/2 bakımından Ağır Ceza Mahkemeleridir.